Bir Etken Varlık Olarak "Müzik Kültürü" | Murat Özer
-
20 Haziran 2022 Pazartesi
Son zamanlarda gençlerin kültürel alışkanlıkları hakkındaki zemin kaymaları üzerine yorumlar, analizler, eleştiriler okuyor ve duyuyoruz. Kabaca söylemek gerekirse ortak ses şu: Gençler popüler kimliğe eğiliyor, geleneksele "eski"olarak bakıyor ve dahaki yerli ve millî olmaktan uzaklaşan bir kültürel havzaya yürüyor. Giyim kumaş alışkanlıklarından, günlük dile, tercih edilen okumalardan, sosyal hayata hemen her yerden örneklerle anlatılıyor bu sorunlar. Hatta ciddi çözüm önerileri konuşuluyor ve kısmen de hayata geçirilen devasa projeler var ki; verimlilik analizi açısından bu projelerden çok etkileyici çıkışlar görüyor ve ümitvar oluyoruz.
Fakat ilginçtir ki bu tartışmaların ve analizlerin çok ama çok az bir kısmında konu müzik kültürüne dokunuyor. Özel bir yetenek gerektirdiğinden midir yoksa sanatsal seviyemizle ilgili midir bu sosyologların işi! Ama şurası bir hakikat ki, müzik kültürümüze dair nelerin olup bittiği tüm yönleriyle yeterince konuşulmuyor. Bu satırların kendine biçtiği vazife, aslında nelerin konuşulmadığı üzerine bir arzuhalcilik olabilir.
Melodi fukaralığı
Evet, nelere dokunulmuyor diye baktığımızda ilk gözümüze çarpan şeyin "melodi fukaralığı" olduğu söylenebilir. Müzikal kültür, adeta günde otuz kelime ile konuşan bir iletişim aracına indirildi diye benzetsek abartmış olmayız. Bunu popüler müzikle bağdaştırıp, "efendim dünyadaki trend bu" diyenlerin dünyadaki popüler müziği bile bilmeme cahilliklerine veriyor ve devam ediyoruz. Zira dünya popüler müziğine göre son derece zayıf ve çelimsiz bir popüler müzik standardına sahibiz.
Kaldı ki dünyadaki eski/yeni imtizaçları, deneysel çalışmaları, genele ortalamada her geçen gün yükselişe geçiyor. Bizde ise deneysel çalışmalar aslında "yorum" seviyesinde başarısızlıklar yumağı olarak kültürel çöplüğümüzde yerini alıyor.
Hızlı müzik
Konuşulmayan bir diğer konu ise hız... Dünyada ve pek tabii ülkemizde de müzik, her geçen gün hızlanıyor ama birim melodisi yavaşlıyor. Bunu müzik bilmeyen birisine nasıl anlatabilirim diye düşündüğümde aklıma komik bir benzetme geldi. Küçük bir macun parçası ile incecik şekilde büyük bir çerçeve kapatılmaya çalışılıyor. Sonuç çerçeve camı taşımıyor ve beşinde kattan aşağı düşüyor.
Unutulan müzik
Bir yeni konuşulmayan ya da farkındalığı oluşmayan konu da bu. Dikkatlerden kaçmıyor ki müzik, akılda kalıcılık sorunu yaşıyor. Nerede o eski şarkılar dediğimiz bir duygusallıkta 90'lı yılların pop şarkıları bir şekilde zihnimizde yerini muhafaza edebiliyorken, bugünün teknoloji harikası aranjmanları ile imal edilmiş -imalat diyerek sanatsal değil endüstriyel bir kelimeyi özellikle kullandım- zihinlerde bir hafta bile barınamıyor. Müzik çok ama şarkının ismini bile hatırlama sorunu yaşanabiliyor. Hatta buna, teknolojik çözümler üretti bilgisayar kurtları. Şarkıyı dinletiyorsun da sana "kimin" olduğunu söylüyor.
Hep şu soruyu sordum kendime: Acaba Tanburi Cemil Beyin keyfe göre her günü başka, hiçbir standardı olmayan sadece o günkü duygu ve ruh hâline bizi şahit kılan icralarına "standardizasyon" talep etseydik bize nasıl cevap verirdi?
Murat Özer | Araştırmacı, müzisyen.
Açık Medeniyet Gazetesi, Eylül, 2019.